Türkiye CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nın iptali istemli davanın görüleceği 30 Haziran'daki duruşmaya kilitlenirken, Gaziantepli Avukat Deniz Kurtoğlu davaya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
38. Olağan Kurultay'a ilişkin yürüyen hukuki süreci ve 30 Haziran'da görülecek kurultayın iptali istemli dava hakkında çok merak edilen sorulara yanıt veren Kurtoğlu, Türkiye'de kamuoyunun ilk kez duyduğu ve merak ettiği 'mutlak butlan' ile ilgili de önemli değerlendirmelerde bulundu.
Mahkeme süreci hakkında merak edilenleri 8 soru ve 8 cevap ile açıklayan Avukat Deniz Kurtoğlu, dava ile ilgili çözüm önerilerini de CHP Genel Merkezi ile paylaştıklarını belirtti.
Kurtoğlu'nun açıklamaları şöyle;
İktidar Bardağında "Bulunmayan" Suda Bile Fırtına Koparanlara...
30 Haziran Kurgusallığı ve Algı Yönetimi üzerine küçük bir değerlendirme.
Gerek parti ve gerekse de ülke kamuoyu 30 Haziran tarihinde gerçekleştirilecek kurgusal duruşmaya kilitlenmişken, bireysel istikballeri uğruna algı yönetimi peşinde taklalar atan siyasi aktörlerin karşısında, samimi duygularla Cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi sevdalısı olan insanların kafalarındaki soru işaretlerini giderebilmek, partili ya da partisiz dostların sorularına madde madde cevap verebilmek adına bu açıklamayı yapma zorunluluğu doğmuştur.
Şimdi "Soru -Cevap" şeklinde madde madde konumuza dönelim.
SORU -1 : Bu dava nedir, neyin nesidir, hukuksal temeli var mıdır?
CEVAP : Öncelikle ve özellikle vurgulamak isterim ki ortada, genelde Türk Medeni Kanunu ve özelde de CHP Tüzüğü ve Siyasi Partiler Yasası kapsamında hukuksal temele oturtulmuş, yasal temelleri bulunan bir dava YOKTUR; tamamen 19 Mart Darbesi aktörlerince tasarlanmış operasyon temelli bir dava olup, herhangi bir hukuksal temeli bulunmamaktadır. Siyasi partilerin kongreleri ve kurultayları ilçe ve il seçim kurulları ile YSK'nın denetimine tabidir, seçim hukuku kuralları uygulanır ve sandık başında herhangi bir itiraz olmadıktan sonra TAM Kanunsuzluk halleri dışında seçim süreci kesinleşir.
SORU -2 : Peki bu dava neden Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldı?
CEVAP : Kurultay delegelerinin iradesinin sakatlandığı ve dolaysıyla kurultay iradesine şaibe karıştırıldığı iddiaları ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde bir ceza soruşturması başlatıldı; bu ceza soruşturmasındaki iddialar esas alınarak genel kurulun iptali istenildi. Bu noktada belirtmek gerekir ki Siyasi Partiler Yasasında hüküm bulunmayan durumlarda Dernekler Kanunu, Dernekler Kanununda hüküm bulunmayın durumlarda ise Medeni Kanun genel hükümleri uygulanır. İzah edilen sebeplerle, genel kurulun iptali istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde bir dava açıldı.
SORU -3 : Bu davada herhangi bir "TEDBİR" kararı verilebilir mi?
CEVAP : Bu dava niteliği gereği bir eda davası olmayıp bir tespit ve tedbir mahiyetindeki davalardandır; dolaysıyla, davanın esası hakkında sonuç doğuracağı için hukuk mevzuatımız ve yürürlükte bulunan yasalarımız karşısında herhangi bir "TEDBİR" kararı verilmesi ve uygulanması söz konusu bile değildir.
SORU -4 : Bu dava 30 Haziran tarihinde karara çıkar mı?
CEVAP : Bu davanın temel dayanağı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ceza soruşturması dosyasındaki iddia ve delillerdir, başkaca bir iddia ve delil bulunmamaktadır, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesindeki bu dosya ceza soruşturmasının sonucunu beklemek zorundadır. Yürürlükteki yasalar ve yerleşik kararlar karşısında 30 Haziranda görülen davada ivedilikle ceza soruşturma dosyasının sonucunun "BEKLETİCİ MESELE" yapılmasına karar verilmesi gerekmektedir; dolaysıyla ceza soruşturması neticelenip karar kesinleşmeden hukuk mahkemesinde kurultay hakkında karar verilmesi yasalar karşısında MÜMKÜN DEĞİLDİR.
SORU -5 : Bu "BUTLAN" olayı nedir, neyin nesidir?
CEVAP : İki numaralı soruda belirttiğimiz üzere, genel kurulun iptali davaları Türk Medeni Kanunu gereğince bir ve üç aylık hak düşürücü sürelere tabidir, bu süreler geçtikten sonra açılan davalar süreden dolayı işin esasına girmeden ret edilir, bunun önüne geçmek için özünde hile, akıl sağlığı, geçerlilik şartlarından birisinin eksikliğine dayanan "BUTLAN" kavramı kasıtlı olarak ortaya atıldı, zira butlan sebepleri dışında bu davanın ön inceleme aşamasında süreden dolayı REDDİ gerekirdi; oysa bu 30 Hazirandaki hukuk davasına dayanak ceza soruşturmasında dahi herhangi bir geçersizlik, hile, sahtecilik ya da akıl zayıflığı gibi butlan sebeplerine yer verilmemiştir; anlayacağınız operasyonu yapan darbeci elemanlar butlan kavramı üzerinden algı yönetimi yaparak görülme imkanı bulunmayan bu kurgusal davaya kılıf yaratmaya çalışmaktadırlar.
SORU -6 : Peki, Sn.Kemal Kılıçdaroğlu'nun sıkça dile getirdiği bu "Kayyım" meselesi nedir, neyin nesidir, herhangi bir kayyım ihtimali var mıdır?
CEVAP : Açık ve net şekilde vurguluyorum, Türkiye Cumhuriyeti Yasalarında siyasi partilere "KAYYIM" atanması gibi bir düzenleme YOKTUR; zira, siyasi partiler bir şirket olmadığı gibi, mal varlığından ibaret bir oluşum da değildir. Siyasi partilerde kayım olmaz, olsa olsa mali ve idari işlerle sınırlı görevli bir çağrı heyeti olur, bu heyetin de görevi genel kurul davetini yapmak, genel kurul toplanıp da divan teşkil edilinceye kadar acele olan mali ve idari işleri yürütmekle SINIRLIDIR. Kayyım kelimesi de tıpkı butlan kavramı gibi kasıtlı olarak kullanılmakta ve olumsuz çağrışım sebebiyle bir algı yönetimine hizmet etmektedir. O yüzden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun o naif yüreği ferah, içi rahat olsun, Cumhuriyet Halk Partisine herhangi bir "KAYYIM" atanması söz konusu bile değildir.
SORU -7 : Peki tedbir yok, kayyım da yok, buna rağmen bir karar verilirse bu karar icra edilebilir mi, mevcut yönetim görevden alınıp da Kılıçdaroğlu ya da bir başkasına yönetim teslim edilebilir mi?
CEVAP : Bu tür davalar niteliği itibariyle "Bozucu yenilik doğuran inşai" davalardandır, yasal mevzuat gereği KESİNLEŞMEDEN İCRA EDİLEMEZ; her türlü usulsüzlüğe rağmen bir karar çıkacak olsa bile istinaf ve temyiz aşamaları tamamlanmadan, yerel mahkemece verilen karar kesinleşmeden icra edilmesi ve hüküm doğurması yasalarımız karşısında mümkün değildir.
SORU -8 : Yukarıda izah edilen tüm yasallığa rağmen Yeni Türkiye'de AKP yargısıyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçeklik, peki tüm bunlara rağmen kanun nizam dinlemezler ve bir yargı darbesi ile oldu bittiye getirip herhangi bir tedbir, butlan, kayyım ya da görev değişikliği kararı verecek olurlarsa buna karşı yapılacak herhangi bir şey var mıdır?
CEVAP : Hukuk ve siyaset bir bilimdir ve çok farklı bakış açılarıyla çok farklı çözümler üretilir; dama mantığıyla satranç oynanmaz. 19 MART DARBESİNİN mimarlarına ya da operasyon aktörlerine herhangi bir done vermemek, atacakları farklı bir adımla, alacakları yeni bir kararla ve yeni bir tedbirle yepyeni bir operasyon çektirmemek adına bu konudaki çözüm önerilerimizi burada yazmayıp, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki yetkili kişilere ilk elden ilettiğimizi, çözüm yollarını söylediğimizi belirtmekle yetiniyoruz.
Emin olunuz yapılacak iki hamle ile bu YARGI DARBESİNİN önüne geçmek mümkündür.
Kalın sağlıcakla.
Av.H.Deniz KURTOĞLU